×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Gündem Ekonomi Sağlık Spor Türk Dünyası Kültür Sanat

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri E-gazete Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Soner GÜNCAN

EY TÜRK TİTRE VE KENDİNE DÖN

Dünya var olduğu günden bugüne, bugünden de kıyamete kadar, Kerbela vakasındaki gibi acı bir olaya bir daha asla şahitlik edemez düşüncesindeyim. Öyleki Peygamber a.s.v ‘ ın göz bebeği Hz.Hüseyin r.a ve yanında saf tutan yiğitlerin katledildiği, her an bizleri hüzne boğan bir hadisedir Kerbela vakası.

İçinde bulunduğumuz Muharrem ayının 10. gününde gerçekleşen bu vahim olay İslam tarihinde Müslümanlarda oluşan büyük bir travmadır. Haksızlığa karşı dik duruşun , baş kaldırının, zulme karşı direnişin adeta sembolleştiği Hz. Hüseyin’in bu onurlu yaşamının tüm insanlığa örnek olması gerekmektedir. 

Bazı kaynaklarda Türkistan coğrafyasından kızıl elma ülküsüyle yeni yurt tutmak ülküsünü taşıyan bir grup Türk’ün Arap yarımadasına indiği tarihlerde kalabalık bir ordu ile sayıca az bir birliğin harp meydanında karşı karşıya geldiğini görüp güçlüyle zayıf(!) çoklukla azlık (!) zalimle mazlum zıtlıklarının karşısında zayıf (!) olandan yana, az (!) olandan yana, mazlum olandan yana saf tuttuklarını ve bilmeden Hz. Hüseyin (r.a) tarafında yer aldıkları yazılır. Bu Türk yiğitleri Hz. Hüseyin’i (r.a) Türkistan’a götürmek isteseler de o asla geri dönmemek üzere yola çıkmış bir cennet efendisi, Rasulullah (sav) ‘ın gülüdür. Rivayet odur ki Hz. Hüseyin(ra) oğlu Hz. Zeynel Abidin’in(ra) hasta olduğu için onu götürmelerini istemiştir. Bu yedi atlı Türk yiğidi Hz. Zeynel Abidin’i de yanlarına alıp Türkistan'a dönerlerken Hz. Hüseyin(r.a) onların ardından Allah’a “Allah’ım bu yedi yiğide yedi devlet nasip et.” diye dua etmiştir. Kerbela olayından sonra ortalık az da olsa sükuna erince Zeynel Abidin’i (ra) Mekke’ye geri getirmişlerdir. Hadise kimi kaynaklara göre yok hükmünde kimi kaynaklara göre zayıf kimine göre de özetle aynen böyledir. Biz şu şekilde hüsn-ü zan ediyoruz. Eğer değil yedi Türk biri dahi bu olaya şahit olduysa düşünmeden azın(!), zayıfın(!), mazlumun yanında saf tutar. Çünkü Türk; feraset sahibi her daim Hakk’tan yanadır. Bu vesileyle içinde bulunduğumuz Muharrem ayında tüm ehl-i beyti dualarla, rahmetle anıyorum.

TÜRK MİSAFİRPERVERDİR

Son günlerde ülkemize düzenli düzensiz gerçekleşen göçler toplumsal bir sorunu ve provokasyonları da beraberinde getirmiş oldu. Gelen mültecilerin zaman zaman pişkin halleri, düzensiz yaşamları Türk toplumunun töresine, ahlakına, örf adetlerine uymayan tavırları toplumun ahengini de bozdu. Tuttukları evin perdelerini kapatmayan, pencereden balkondan çöplerini atan, yığınlar halinde sokaklarda dolaşan, nargile kafelerde yüksek sesle kahkahalar atan, bir kısmının da cami saflarında en önde yer aldığı, geceleri çöp tenekelerinden rızık aradığı, tedirgin bakışlarla ürkek tavırlarla yaşamlarını devam ettirmeye çalışan bu insanlar ülkemizde sürekli eleştirilir hale geldi. Öyle ki kimi ırkçılık boyutuyla meseleyi ele aldı. Kimi onlar üzerinden siyasi planlar kurup hükümete yüklendi. Kimi de toplumu kışkırtarak provokasyonlara sebep oldu. 

Oysa ki bir Türk ferdi olarak onlarla temas kurup uygun bir dille, şefkat ve merhametle Türk töresine uymayan hareketlerini anlatmaya çalışsaydık onları asimile etmeden ülkede yaşadıkları oryantasyon sürecine katkıda bulunabilir ve daha yaşanabilir bir ortam hazırlayabilirdik. Okullarda çocuklarımız mültecilerin çocuklarıyla okumak zorunda kaldığı için eğitim adına büyük sıkıntılar yaşadılar. Ama her bakanla değişen eğitim sistemini onları eleştirdiğimiz kadar eleştirmedik. Sözde dinler arası diyalog safsatasına birçoğumuz karşı çıkmadık da kendi dindaşımız olan bu insanlarla diyalog kurmayı kendimize zul gördük. Mülteciler bu ülkenin bir gerçeği onları asimile etmeden Türk toplumunun değerlerine saygı gösteren bireyler olarak yetiştirmek hepimizin bir vatandaşlık görevi diye düşünüyorum. 1800’lerde Selanik’ten, 1980’lerin sonunda Bulgaristan’dan gelen soydaşlarımıza gösterdiğimiz misafirperverliğin bir örneğini bugün Suriye’den, Irak’tan, Afganistan’dan gelen Müslüman kardeşlerimize de göstermeliyiz. Şunu biliyoruz ki Türk toplumunun emperyalist güçler tarafından dejenere edilmeye çalışıldığı gibi Çanakkale’ye koşup gelen Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı insanların torunları da aynı emperyalist güçler tarafından bozulmuştur. Bugün gelenler her ne kadar Türkiye’ye yardıma koşan dedeleri gibi basiretli, fedakar belki ahlaklı olmasalar da Türk milleti genlerinde bulunan karakteristik özellikleri sayesinde onlara şefkat ve merhamet besleyerek kollarını açmıştır. Emperyalist güçlerin ülkemizde oynadığı oyunların karşısında rahmetli Türk dünyasının bilge lideri merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’in şu sözünü söylemeden geçemeyeceğim. “Düşmana terk edilmiş bir avuç toprak ile emperyalizmin kanlı ellerine teslim edilmiş bir vatan evladı arasında hiçbir fark yoktur.” 

TÜRK BAZEN YUNUS OLUR, GÖNÜLLERİ İRŞAD EDER. BAZEN YAVUZ OLUR KITALARI FETHEDER.

Türk’ün adam edemediği bir millet olamaz. Türk; ön yargılı olamaz, gözlemler. Ergenekon’daki Börteçine gibi koklar havayı, pozisyon alır sonra sürükler peşinden inananları, yol gösterir. Türk asimile etmez sadece töresini yaşayarak anlatır, sabır ile anlatır, bazen kâl ile bazen hâl ile anlatır. Türk anlatandır, Türk anlatılandır. Yüzyıllarca töre ile geleneklerine bağlı, mensubu olduğu din ile çelişmeyen her töresini, yediden yetmişe göğsünde bir karanfil gibi taşıyarak, heybesinde bir ekmek gibi başında bir börk gibi gözünde bir ışık gibi taşıyarak hane hane, sokak sokak, mahalle mahalle köy, kasaba, kent, ülke, kıtalar, hasıl kelam dünyanın her bir yanında taşıyandır. Türk çadırında, obasında, evinde, sarayında, yurt tuttuğu her belde de her ülkede güvenilen, sığınılan, aman dilenilen, teşekkür edilen, dua edilendir. Türk beklenen, Türk özlenen, Türk dost düşman izlenendir, Türk özgüvendir. Töresi konuşursa Han'ı susar. Han'ı konuşursa cihan susar. Sesini çıkaran kan kusar. 40 çeri ile saray basar. Türk özgürlüktür, Türk hürriyettir, şahsiyettir, kararında gurur, kararında sürûrdur. Türk ufuk çizgisidir. Türk kurt sezgisidir. Türk aşk ezgisidir. Türk devlet dizgisidir. Türk Muharrem de koşup gelen, Ramazan da coşup gelen, nevruz da aşıp gelendir. Türk dosta dost, namerde korku, soysuza azap, haine cezadır. Türk Talas’ta şerefine şeref katılan, Semerkand'da, Buhara’da, Yesi’de manevi yollar açılan, Malazgirt’te dünyaya açılan, Söğüt’te umut saçılan 1453’te çağlar açılan, Budin’de gözlerinin içine bakılan, Çanakkale'de ordusuna koşulan, Kıbrıs'ta bayraklarla coşulan, 15 temmuz'da üzerine bombalar saçılan, peygamber’in (a.s.v) övgüsüyle yücelen, dostuna, dindaşına gücenen, Mısır'da, Musul'da, Doğu Türkistan’da, Somali’de diyebilen, aleme nizam veren, cahile akıl izan veren, yoksula aba, aş veren necip bir millettir. Obasını, düzenini, töresini, devletini, dinini bozmaya kalkana ayar veren ehli sünnetin son kalesidir.

Korkma. Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir. Ey Türk titre ve kendine dön.


Soner Güncan



YORUM YAPIN

haber yazılımı | Copyright © 2024