×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Gündem Ekonomi Sağlık Spor Türk Dünyası Kültür Sanat

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri E-gazete Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Gül Gülasem ATEŞ

İstanbul Bizim Di, Ayasofya Esir!

    

                         Bundan sonra; 

            "HANGİ ÇILGIN BANA ZİNCİR VURACAKMIŞ ŞAŞARIM" !

24 Temmuz 2020'de kılınan cuma namazıyla büyük coşkuyla tekrar ibadete açılan Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin bugün esaretten kurtuluş yıldönümüdür.
Uzun yıllar kimliğinden uzak sürgün hayatı yaşayan, dünyanın sekizinci harikası Ayasofya Camii'ne hasret kalan aziz Türk milletinin özlemi dile kolay tam 87 yıl sonra son bulmuştu. Ayasofya
“İ‘LÂ-yi KELİMETULLAH “ Allah’ın dininin ve tevhid inancının yüceltilip yaygınlaştırılması yolunda gösterilen gayretin nişanesiydi.
Ne yazık ki 87 yıl boyunca prangalara mahkum yaşadı. Bu pranga Siyonizmin, emperyalizm uşaklarının, evanjelist ve küresel şeytanların bu ülkeye attığı atom bombasıydı.

AYASOFYANIN CAMİ OLMASI..

Şimdi aklımıza takılan sorulara cevap bulmak adına Ayasofya Camii'nin geçmişine doğru kısa bir yolculuk yapmaya başlıyoruz.
Ayasofya Bizans İmparatoru 1. Justinianus tarafından, 532-537 yılları arasında o zamanın şartlarına göre 5 yıl gibi kısa bir sürede İstanbul'un tarihi yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedralidir.
İstanbul'un Ulu Hakan Fatih Sultan Mehmet ve askerleri tarafından fethedilmesi ile birlikte Ayasofya Katedrali camiye çevrilmiştir.



Türk ve dünya tarihinin en büyük gezgini olarak kabul edilen Evliya Çelebi'nin, 10 ciltlik  seyahatnamesinde,Evliya Çelebi, şunları yazmıştır. "Gazi Mehmet Han, bu eski mabedi pisliklerden, putlardan temizletip öd ve amberler yakıp, cami içinde mihrap, minber, mahfil ve minare ile o cennet görünüşlü makamı ibretle temaşa edilecek cennet-ül firdevs gibi cami haline getirdi. Evvela cuma gününde bütün gaziler hazır olup selâlar okunup, müezzinler;

• “İnnallahe ve melaiketehu yusallune alen nebiyyi, ya eyyuhellezine amenu sallu aleyhi ve sellimu teslima.”
(Şübhesiz ki Allah ve melekleri o peygambere çok salât ederler.
Ey îman edenler, siz de ona salât edin, tam bir teslîmiyyetle de selâm verin.)


ayetini hazin bir sesle okumaya başlayınca Akşemseddin Hazretleri, Sultan Mehmet'in koluna girip büyük bir saygı ile minbere çıkarak yüksek sesle “ALEMLERİN RABB’İNE HAMDOLSUN “ deyince gaziler de bir cezbe hali oluşup, sevinç feryadı ortalığı inletti. “



• AYASOFYANIN HAZİN ÖYKÜSÜ..!

Ayasofya’nın hazin öyküsü Cumhuriyetin ilk yıllarında başlamıştır.
Tarih yaprakları 1 Şubat 1935'i gösterirken 88 yıl önce SÜRGÜNE gönderilen "Fethin sembolü" kutsal emanet Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifin özgürlüğüne kavuşmasının ardından tam 3 yıl geçti.

AYASOFYA NASIL MÜZE olmuştu.?

Yüzyıllarca cami olarak hizmet veren Ayasofya, Mustafa Kemal Atatürk ve ismet İnönü döneminde ibadete kapatıldı ve müzeye dönüştürüldü.
Ayasofya akla hayale gelmeyen çeşitli entirkalarla müzeye çevrilmiştir.
3 Şubat 1932 gecesi Ayasofya Camii tarihi günlerinden birini yaşıyordu. Kadir Gecesi için 40 bin kişinin doldurduğu caminin balkonlarına dizilmiş fötr şapkalı; puro tüttüren gavur tipleri kimsenin aklı almıyordu. Ayasofya’nın bütün minarelerinden;
“Tanrı uludur, Tanrı uluduuuuuurrr!!!...” yükselmeye başlamıştı…
Sürekli uğuldayan Ayasofya meydanı bir anda buz kesmiş, binlerce kişiden çıt çıkmaz olmuş sadece Ayasofya camiinin içinde balkona dizilmiş  “ecnebilerin - gavurlar”ın alkışları yankılanıyordu.
Hafızların emrivaki yapılarak okuduğu Türkçe ezan, Türkçe kamet, Türkçe Kur’an o gece görücüye çıkmıştı. Radyo aracılığıyla Kadir gecesi programı bütün ülkeye canlı yayınlandı.

Kadir gecesi, “kaos gecesi” olmuş, bir gece de Ezan, kamet, salavat hepsi değişmişti.
Atatürk’ün talimatıyla gerçekleşen Ayasofya’daki Kadir Gecesi programı ertesi günkü gazetelerin manşetlerindeydi. Bazı gazeteler “Türkçe ezanı halk, misli görülmemiş bir huşû ile dinledi” diye yazsa da aslında milletin şaşkınlıktan dili tutulmuş yürekleri yangın yerine dönmüştü.
Bu vahim olaydan 4 yıl sonra başka bir şubat günü Ayasofya’nın müzeye çevrileceği söylense o gün kimse buna inanmazdı.
İşte şimdi AYASOFYA CAMİİNİN müzeye çevrilme öykü örgüsünü beraber okuyacağız.

AYASOFYA MÜZE OLDU..!
Bugün Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde bulunan Tokatlıyan Pasajı bir zamanların ünlü Tokatlıyan Oteli’ydi. 12 Haziran 1929 akşamı, akşam yemeği için 8 zengin ve ünlü Amerikalı bu otelde buluştu. Ayasofya’nın “kaderini değiştirecek” Bizans Enstitüsü o akşam bu otelde kuruldu.
Bizans Enstitüsü’nün esas kurucusu ve fikir babası  Thomas Whittemore bütün insanlığın kendi dinlerine inanacağını savunan (Evrensel) Universalist kilisesine bağlıydı.
Sözde Dindar, aynı zamanda eşcinsel ve vejetaryendi. Boynuna doladığı devasa atkıları, şapkaları dikkat çekiyordu.
Bizans sanatına meraklıydı.

Thomas Whittemore Amerikalı zenginlerden İstanbul’daki Bizans eserlerini kurtarmak için para toplayarak Bizans Enstitüsü’nü kurmuş, enstitünün kuruluşundan 2 yıl sonra Ayasofya’daki üzeri sıvayla kapatılmış Bizans mozaiklerini ortaya çıkarmak için Ankara’dan izin almıştı.
 7 Haziran 1931 tarihli Bakanlar Kurulunda karar çıkartılmıştı. Kararın altında Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal ve Başvekil İsmet İnönü’nün imzaları vardı.
Thomas Whittemore’un bu izni nasıl aldığını merak edenler Bizans Enstitüsü’nün tüm arşivinin yer aldığı Washington’daki Dumbarton Oaks Kütüphanesi’nin online arşivinden ulaşa bilirler..
1950 tarihinde Enstitünün başkanı tarafından ABD Dışişleri Bakanlığı’na yazılan bir yazıda 1931 yılında Ayasofya izninin dönemin ABD Ankara büyükelçisi Joseph C. Grew sayesinde alındığı anlatılıyor.
1927-32 yılları arasında ABD’nin ilk Türkiye büyükelçisi olan Grew, 1919’da  Paris Konferansı’nda ve ardından 1923’de Lozan Barış Konferansında ABD heyetinin başındaki isimdi. 1925 yılında Mustafa Kemal’le kameraların karşısına geçip Amerikan halkına Yeni Türkiye’yi anlatmışlardı. 


Thomas Whittemore ve ekibi Ayasofya’daki sıvaların sökülmesi çalışmalarına aylar sonra başlayabildi. Birinci yıl, caminin dışındaki koridorlarda bulunan mozaikler ortaya çıkarıldı. Cami hâlâ ibadete açıktı. Sıra esas meseleye gelmişti. Peki caminin içindeki resimli mozaikler nasıl  ortaya çıkarılacaktı? Bu konuda el çabukluğuyla halledilmiş, mozaikler gün yüzüne çıkartılmıştı.



Ayasofyanın müze olması emrinin nerede ve kim tarafından verildiğini o zamanın en büyük Bizantologlardan biri kabul edilen Prof. Dr. Mustafa Semavi Eyice’den (9 Aralık 1922 – 28 Mayıs 2018) öğrenelim:“Muzaffer Ramazanoğlu’nun Ayasofya Müdürü olduğu zamanda bir tane Ayasofya Hatıra Defteri diye kocaman bir defter yapıldı. Bu defterin birinci sayfasına da ilk hatırayı Atatürk zamanında Milli Eğitim Bakanı olan zat el yazısıyla yazdı. Diyor ki “ Atatürk bir akşam sofrasında yanındakilere ‘Ayasofya’yı müzeleştirsek ne dersiniz’ diye sordu. Malum yanındaki zevat, şak şak şak alkış, oldu da bitti maşallah. “ Dedi. Ertesi gün Atatürk’ün arzusu bu merkezde diyerek Vakıflar İdaresine Milli Eğitim’den ilk yazıyı yazdık. “Ayasofya’yı derhal cami teşkilatından çıkarıp, müzelere derhal teslim edin “ diye.  Ben noktası virgülüne kadar bu defterin kopyasını aldım o zaman. Şimdi bu defter kayıp, bulamıyorlar...”
24 Kasım 1935 günü altında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ve Başbakan İsmet İnönü’nün imzalarının olduğu Bakanlar Kurulu kararıyla Ayasofya müzeye çevrildi.
Kararname şöyle başlıyordu:“Eşsiz bir mimarlık sanat abidesi olan İstanbul’daki Ayasofya Camisi’nin tarihî vaziyeti itibarıyla müzeye çevrilmesi bütün Şark âlemini sevindireceği, insanlığa yeni bir ilim müessesesi kazandıracağı cihetle bunun müzeye çevrilmesi...”
10 Aralık 1935 günü Ayasofya’nın dış parmaklıklarına da bir levha asıldı:Müze tamir ve tasnif sonuna kadar kapalıdır...
Hazırlıklar için kapanan Ayasofya Camii, müze olarak ise iki ay sonra açıldı. 1 Şubat 1935 günü ilk gün Ayasofya Müzesi’ni 463 yerli, 370 yabancı ziyaretçi gezdi.  
Ayasofya’nın müze olarak açılmasından 20 gün önce 12 Ocak 1934 günü Yunanistan Başbakan’ı Venizelos Nobel Komitesine bir mektup yazarak Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermişti.Ayasofya’nın müze olarak açılmasından 8 gün sonra da Atina’da Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya, ve Romanya arasında Balkan Paktı imzalandı.



Bir yıl sonra Ayasofya'yı teftişe İstanbul’a gelen İngiliz Kral VIII. Edward ve uğruna tahtı bıraktığı sevgilisi Wallis Simpson’u Ayasofya müzesinde ! gülümseyerek gezdirmişti.

  Kral VIII. Edward - Wallis Simpson

 

Ayasofya’yı müze olarak gezmek için gelenler arasında yakın arkadaşları Birleşik Devletler'in ilk milyarderi ve tüm zamanların en zengin insanlarından biri olan Amerikalı işletmeci, sanayici, tefeci ve hayırseveri ! John D. ROCKEFELLER, ressam Henry Matisse de vardı. 1946 yılında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Whittemore’a çalışmaları için bir tebrik mektubu yazmıştı.

ÇOK BEDEL ÖDENDİ..!
  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Danıştay kararı ile Ayasofya'nın ibadete açılmasına ilişkin, "Ayasofya Camii'nin Diyanet İşleri Başkanlığına devredilerek ibadete açılmasına karar verilmiştir." dedi ve   86 yıl boyunca müze olarak hizmet veren  Kutlu fethin en güzel mirası, Fatih'in aziz emaneti Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi, 24 Temmuz 2020 tarihinde resmen ibadete açılıp asli hüviyetine kavuştu. 

Bugün zincirlerini kırarak özgürlüğüne kavuşan Ayasofya, günümüze değin 927 yıl kilise, 84 yıl müze, 487 yıl boyunca da İstanbul’un en eski ve en görkemli camisi olarak yaşamaktadır.

       Gül Gülasem ATEŞ

 

YORUM YAPIN

haber yazılımı | Copyright © 2024