×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Gündem Ekonomi Sağlık Spor Türk Dünyası Kültür Sanat

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri E-gazete Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Yusuf DURU

YOLUNUZ NE OLURSA OLSUN MENZİLİNİZ ŞAŞMASIN…

Tasavvuf. Bu milletin damarlarına hatta biraz daha ileri gidelim genetik yapısına ayrılmaz bir parça olarak işlenmiş, Allah’ın (azze ve celle) dinine dayanan ve ondan temelli, ferdin imani noktada olgunlaşması, ameli noktada gelişmesi ve liyakatli bir şekilde dinini, inancını yaşayabilmesi için oluşturulan ve geliştirilen sistemli, hayati uygulamadır.
Uygulama deyince yanlış anlamayın. Play Store’da ya da diğer yazılımlarda bulunan bir uygulama değil. Doğrudan ferdin kalbine inen, orayı imar ya da ferdin anlayış, duruş ve tavrına göre berbat eden kalbi bir uygulama.
Gerçek ve liyakatli bir mürşidi kamile intisab edip, onun tavsiyeleri, yönlendirmeleri doğrultusunda istenildiği takdirde hayata çeki düzen verme eylemidir. Namaz başta olmak üzere imani noktalarda ferdin kendini geliştirdiği eylem planları bütünüdür. Dikkatli ve gerçekten titiz davranmalı insan. Çünkü zemini, islam dininden ayrıldığı ve naslarla, rükunlerle, amellerle beslenmediği zaman her yöne kayabilecek, risk oluşturabilecek bir uygulama.
Malumunuzdur. Türkiye’nin gündeminde son günlerde önemli bir konu var. Özellikle de tasavvuf camiası ile uzaktan ya da yakından ilgilenenler için çok önemli bir konu. Menzil merkezli ama dünyanın birçok yerinde irşad faaliyetlerini yürüten Şeyh Seyyid Abdulbaki el Hüseyni (Erol) hazretleri darı bekaya irtihal ettiler. Bu camia içinde çok büyük bir üzüntü ve kederle karşılandı. Görev aldığı günden bu yana yaptığı irşad faaliyeti ve dokunduğu yüzbinlerce kalp neticesinde, Tasavvuf münkiri olmayan herkesin ortak görüşü çok büyük bir mürşid olduğu ve Gavs olduğu noktasında birleşti. Rabbim rahmetiyle ve merhametiyle yarlıgasın. Niyaz ediyorum ki sağlığında defalarca gördüğüm, elinden tuttuğum ve öğütleri ile hayatıma çeki düzen verdiğim bu büyük insanla, ahirette de birlikte olurum.
Vefatın akabinde yavaş yavaş yükselen bir tansiyon ile kamuoyuna yansıyan hadiseler mensuplarını, muhiplerini gerçekten üzdü, ziyadesi ile sarstı ve insanların gönüllerine burukluk, biraz öfke, çokça kararsızlık tohumları ekildi. Bizim burada söylemek ve üzerinde durmak istediğimiz konular mevzi konular değil. Fertlerin söyledikleri, kişilerin takındıkları tavır beni çok ilgilendirmiyor.
Yine tasavvufta bir kaide vardır. “Susan Kurtulur” diye kısaca özetlenir. O kadar çok konuşuluyor ve yorum yapılıyor ki, neden, niçin, nerede, nasıl, ne zaman, kim soruları havada uçuşuyor. Cevapsız kalmasına rağmen bu sorular her seferinde tekrar tekrar soruluyor. Bu da insanların gönlünde sıkıntı ve müphem duyguların oluşmasına, en azından izlerinin kalmasına vesile oluyor.
Herkes birbirini suçluyor, herkes birbiri hakkında konuşuyor, herkes birbirine ithamlarda bulunuyor. Oysa Rahmetli Eş Şeyh Es Seyyid Abdülbaki El Hüseyni (K.S.) “Halim olmak lazım, mazlum olmak lazım, sabırlı olmak lazım” diye hayatı boyunca öğüt vermemiş miydi?
Bu arada karşı cenahın, (karşı cenahtan kastım, ehli dünya ve tasavvuf münkirleri, dinsiz, imansız ve ahlaksız güruh) kalemşorları, söz söyleyenleri televizyonlarda, gazetelerde ya da meclislerde, mal bulmuş mağribi gibi saldırdılar, konuştular, söylediler. Tırnaklarını taktıkları minicik bir bilgi kırıntısını büyüttüler ve topyekûn bir kitleye mal ettiler. Başta bu cemaatin, bu kitlenin başında, Gavs Hazretlerinin evlatları olmak üzere herkesi töhmet altında bırakarak ithamlarla saldırdılar. Yani düşünmeden yazılan bir yazı, atılan bir tweet ya da Instagram’da paylaşılan bir söz onların ekmeğine yağ sürdü, bayram ettiler.
Mal kavgası dediler, güç kavgası dediler, makam, mevki kavgası dediler. Dediler de dediler. Bu arada kendilerini Müslüman aydın olarak lanse eden ve hitap ettikleri kitle tarafından da böyle kabul edilen müfsid ehli de aynı borazanı öttürmek için hevesli bir şekilde ortaya döküldüler.
Öz olarak şunu söylemek istiyorum. Bu durum son yıllarda gücü katlanarak artan, insanlar üzerinde ciddi etkisi olan, sıkıntılı ve gerçekten bir çok kurumun tedavi edemediği binlerce bağımlıyı, hayatlarını mahveden illetten kurtaran, sadık, sağlıklı ve vefalı birer dost yapan, mü’min ve mü’mine sınıfına sokan, kendine, yaşadığı çevreye ve içinde bulunduğu topluma yararlı bireyler haline getiren bir cemaatin inkıraza uğraması, hizmetlerinin sekteye uğraması hatta durması, bitmesi ve yok olması, mensuplarının darmadağın olması için bir proje halinde aşama aşama uygulanan bir plandır. Birileri tarafından ki onların kim olduğu gayet iyi biliniyor el altından körüklenerek, köpürtülerek servis edilen her “şey” in sonunda olan inanmış, tertemiz yürekli ve bağlı dervişlere, sofilere ve insanlara oluyor.
Son söz… Akıllı olmak lazım, uyanık olmak lazım, basiretli olmak lazım, olayları iyi analiz edip ona göre tedbir almak lazım. Fotoğrafın büyüğüne bakmak lazım. Fitneye zemin hazırlamamak için gönül penceresini daima temiz tutup oradan tertemiz bir şekilde bakmak lazım.
Kim kime gönül vermişse Allah mübarek etsin. Hiç kimseyi, bir kimseye gönül verdiği için suçlamak, töhmet altında bırakmak, zemmetmek, yermek, eleştirmek ya da en küçüğünden en büyüğüne kötü bir kelam etmek, özellikle de şu sıra çok tehlikeli bir durum.
Allah azze ve celle ümmeti Muhammed’in (s.a.v.) yar ve yardımcısı olsun. Rabbim Muinimiz olsun.

YORUM YAPIN

haber yazılımı | Copyright © 2024