×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Gündem Ekonomi Sağlık Spor Türk Dünyası Kültür Sanat

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri E-gazete Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Yusuf DURU

ALEM OLAN ADEMİN EDEB ANLAYIŞI 4. KISIM

4. Kısıma Haşiye :

Yaradılışın gayesi insanın Rabbini bilmesi, birlemesi ve ona kul olması ile mücehhezdir. İnsan fıtratı gereği kendisinden daha güçlü ve kudretli bir varlığa, Rabbine iman etmek, medet ummak, yardım istemek ve inanmak ihtiyacı ile tezyin edilmiştir. Ben ateistim, ben deistim, ben inançsızım diyenlerin bile temelde söyledikleri şeylere inandıklarını inkar edemedikleri gerçeği ile yüz yüze gelmeleridir onları isyana sürükleyen. Çünkü insan acizdir.

ANNE VE BABANIN EVLADINA KARŞI EDEBİ

Bütün kaynaklar evladın ana babaya karşı görevleri üzerinde biraz daha ağırlıklı dururlar. Saygılı olması, edepli olması, uf bile dememesi ile ilgili Cenabı Hakkın ayetleri ile, peygamber aleyhisselamın hadisleri ile örnekler getirirlir. Tavsiyelerde bulunulur. Elhak doğrudur, haktır ve gerçektir. Evladın ana babaya karşı edebini muhafaza etmesi, vazifelerini yerine getirmesi onun boynuna borçtur, vebaldir, omuzlarına yüklenen manevi bir sorumluluktur.

Peki anne ve babanın evlatlarına karşı görevleri nelerdir?

Çoğunlukla doğurdum, doyurdum, besledim, büyüttüm daha ne? Diyen anne babalar var çevremizde. Evet doğurup dünyaya getirmek büyük bir yük, sıkıntı ve meşakkat, üstüne üstlük, doyurmak, sağlıklı bir şekilde büyütmek ve adam etmekte keza öyle. Ama tüm mesele bununla bitmiyor.

Bakınız Peygamber efendimizin hadisi şeriflerinden yola çıkarak şöyle sıralayabiliriz.

Öncelikle evladına güzel bir isim vermelidirler. Çünkü isim karakterin, ruh yapısının giysisidir. Verilen isim, ismin verildiği kişiye karakteristik özellikler yükler. Bir hadise ile bunu biraz daha güçlendirelim.

Bir gün bir devenin sağılması, sütünün alınması gerekiyordu. Peygamberimiz bulunduğu mecliste hemen sordu oturanlara bu deveyi kim sağabilir. (Bazı kaynaklar devenin hırçın ve öfkeli olduğunu yazıyorlar) Sahabenin arasından birii kalktı ve ben sağarım ya Resulullah dedi. Efendimiz ismini sordu ona. O da Mürre dedi. Acı manasında, hatta bazen zehir yerine de kullanılıyor. Cahiliye devrinden kalma. Efendimiz sen otur dedi. Başka birisi ayağa kalktı ben sağarım ya Resullallah dedi, Efendimiz ona da ismini sordu oda cevaben Cemre dedi. Yani kor, ateş, avuçta taşınamayacak alev gibi manalara gelen cemre ismini duyunca efendimiz sen de otur dedi. Nihayet bir üçüncü sahabe ayaklandı ve efendimiz ona da ismini sordu. Yaiş olduğunu söyledi. Yani yaşayan, canlı. Efendimiz tebessüm etti ve tamam sen sağabilirsin sütü diyerek ona müsaade etti. Yine bazı kaynaklar adamın deveye yaklaştığını ve güzel hareketlerle deveye seslenip önce onun boynunu okşadığını, sonra deveyi sakinleştirip kolaylıkla sütünü sağdığını yazarlar. İşte ismin ehemmiyetine efendimizin hayatından güzel bir örnek.

Bugün çocuklarımıza farklı olsun, toplumda benzeri olmasın, özel isim olsun, ismiyle her yerde öne çıksın diye gerçekten garabet isimler konulmakta. Eskiden moda olan Kaya, yalçın, berke, cantaş, erkin ve benzeri isimler konulurdu. Şimdilerde çok daha ağır ve ağdalı isimler konulmakta. Hatta Müslüman olduğunu söyleyen anne ve babalar yunan mitolojisinden isimler seçerek çocuklarına koymaktadırlar.

Bu çocuğun ilerleyen yaşlarda düşeceği durumu, toplumsal alanda karşılaşacağı zorlukları nihayet vefat ettikten sonra İslam fıtratı ve geleneği üzerine telkin (Kabirde, ceset toprağa konulduktan sonra yakınları ile birlikte kendisine sorulacak soruların hatırlatılması ile ilgili bir merasim) verilerek defnedileceği unutulmamalı ve ona göre ahlakını, ruh dünyasını, hissiyatını ve yaşadığı hayatını güçlendirecek, kendisini zor durumda bırakmayacak, manevi olarak da kuvvetli kılacak bir isim vermelidir.

Helal Lokma yedirmeye dikkat etmelidir. Bir anne ve baba evladına yedirdiği lokmanın onun ilmine, terbiyesine, hayatına, yaşayışına, imanına, inancına tesir edeceğini bilmeli ve buna göre tedbir almalıdır. Helal lokma dingin ve latif bir ruhun gelişmesinde en önemli unsurlardan biridir. Çünkü yediğimiz gıdalar bize can olmakta, enerji olmakta, işimizi, ibadetimizi ve hayatımızı sürdürüp yerine getirmemizde bize temel madde olarak destek vermektedir. Ruhi manada helal lokma yiyen insanların tüm hayatları boyunca diğer insanların hak ve özgürlüklerine karşı tutumlarından, dünya hayatındaki sorumluluklarına kadar her konuda daha titiz, daha duyarlı ve daha dikkatli oldukları göz ardı edilemez bir gerçektir.

Meşhur hırsız hikayesi vardır. Asılmak üzere boynuna geçirilen urgan, henüz boynunda iken son dileği sorulan hırsız annesini görmek istediğini söyler. Annesini getirirler. Kadın umursamaz bir tavırla sehpanın üzerine çıkar. Hırsız annem bir kere dilinden öpebilirmiyim diyerek ondan son isteğini dile getirir. Kadın şaşkındır ama öleceği için oğlunun son dileğini yerine getirmek için yaklaşır, dilini çıkarır ve oğluna doğru uzatır. Oğlu annesine yaklaşır ve bir hamlede dişleriyle kavradığı dilini koparıverir. Kadın acı içinde kıvranmaktadır.

Mahkeme heyeti büyük bir şaşkınlık ve öfkeyle sorarlar. Be adam asılacaksın, bu nasıl bir tıynettir ki annene bu eziyeti reva gördün diye. Urgan boynunda asılmak üzere darağacında bekleyen hırsız büyük bir teessürle şöyle söyler.

Efendiler. Ben bu ülkenin en namlı hırsızıyım. Girmediğim ev, çalmadığım eşya kalmadı. Padişahın hazinesine bile girip en kıymetli elmaslarını pırlantalarını çaldım. Ama sonunda yakalandım ve işte buradayım. Benim nasıl hırsız olduğumu biliyor musunuz? Çocuktum henüz. Aklım hayra ya da şerre ermeyecek kadar havalarda idi. Bir gün komşunun kümesinden üçe tane yumurta çalıp getirip anneme verdim. Annemin gözleri parladı. Nerden aldın bunları diye sormadı. Sevindi, beni sevdi, o güne kadar beni öpmeyen annem beni öptü. Bende onun hoşuna gittiği için her geçen gün daha büyük şeyler çalarak getirdim. Şayet o üç yumurtayı getirdiğim gün annem bana bunları nerden aldın diye sorsa idi, hatta komşunun kümesinden çaldığımı öğrenip beni terbiye etmek kastıyla cezalandırsaydı belki de bu yeteneğimi hırsızlıkta geliştermeyecek bir ilim adamı olarak, bir alim olarak geliştirecek ve yaşayacaktım. Ama işte haram lokmanın sonu. Dedikten sonra kendi sandalyesine kendisi tekme vurarak hayatına son vermiş.

Lokmanın ehemmiyeti bu darbı meselde çok güzel anlatılmaktadır. Çocuğun ruhsal gelişimi açısından helal lokma yedirmek anne ve babanın edeplerindendir.

Davranışlarını kontrol altında tutmalı : Anne ve baba çocuklarını sıkmadan, onları korkutmadan ve tedirgin etmeden davranışlarını kontrol etmelidir. Özellikle anneler kız çocuklarını, babalar da erkek çocuklarını kontrol etmelidir. Bunun içinde onlarla anne babalığın yanında arkadaş gibi konuşabilmeli, güvenebilecekleri en iyi sırdaşlarının kendileri olduğu hissini aşılayarak bunu da göstermelidirler.

Tenha yerlerde işleyebilecekleri hataları, düşebilecekleri yanlışları göz önünde bulundurarak onlarla sürekli iyi bir diyalog kurmalı, özellikle gelişmekte olan ergenlik çağındaki çocukları ile kuracakları diyalogda haleti ruhiyelerinin gelişmesi için edepli bir tarza ve tavra dikkat etmelidirler.

Anne ve babasını içki, iyş ve işret sofrasında gören çocuk bunu kanıksar ve doğru davranışın bu olduğu kanaatine varır. Kendisinin de böyle meclislerde bulunmasında bir beis olmadığını düşünür. Unutulmamalıdır ki 13 yaşına kadar kız ve erkek çocukların gözlerinde anne ve babaları her şeyi bilen, her şeyin üstünde, akıllı, bilgili ve dürüst insanlardır. Bu duygularını, bu güvenlerini ve bağlılıklarını anne ve babanın tavır ve hareketleri besler ya da bozar.

Güzel Davranışlarını ve işlerini takdir etmelidir: Elbette her zaman hatalı işler yapacak değillerdir. Güzel ve takdir edilecek işler yaptıkları zaman onları takdir etmeli, teşekkür etmeyi bilmeli, hatta çocuklarımızı kırdığımız incittiğimiz zaman özür dilemesini de bilmeliyiz. Anne baba özür diler mi? Demeyin sakın. Elbette diler. Kaldı ki anne ve babasının hatalı davranışından dolayı kendisinden özür dilenen çocukların ruhları çok ciddi anlamda ebeveynine karşı güven duygusu ile güçlenmektedir.

Müsamahada ölçülü olmalı, onları davranışlarımızla güdülemeli, eğitimi bizim tavırlarımızla ve davranışlarımızla vermeliyiz.

En önemlisi ibadet ve taatte bizi örnek almalarını sağlamak için anne ve babalar olarak bizim ibadet ve taatimize dikkat etmemiz gereklidir. Çünkü ataların çok güzel bir sözü vardır ki benim çok hoşuma gider. “Görgülü kuşlar gördüğünü işler” der atalarımız.

Son söz olarak hemen şunu ilave etmek istiyorum.

İmam Şarani Rahmetullahi aleyh şöyle söylüyor.

“Çocuğun ruhi inkişafı, eşlerin nişanlılığı döneminde başlar. Eşler bu dönemde her halleriyle kendilerine dikkat eder, harama meyletmez, helal dairesinde yaşamaya dikkat eder, Allah azze ve celleye karşı kulluk sorumluluklarını yerine getirir, helale ve harama dikkat ederlerse biiznillah sülblerinden (soylarından) gelecek çocuklar da kendileri gibi helalin peşinde koşturup, terini helal sofrasında silen nesiller olarak yetişirler.”

Şayet iyi, terbiyeli, ahlaklı, nezaketli, vatanına, milletine, devletine, dinine, kendine, çevresine, insanlığa, yaşayan tüm canlılara en önemlisi Rabbine karşı sorumlu ve şuurlu bir nesil istiyorsak, o zaman önce kendimizi düzelterek, edebimizi muhafaza ederek ve bu konulardaki sorumluluklarımızı yerine getirerek işe başlamalıyız.

Konu olarak ziyadesi ile geniş. Bu kadarcık dar alanda bu konuyu anlatmak gerçekten hayli zor sevgili okurlar. Ümid ediyorum daha geniş platformlarda günümüz gençliğinin içine düştüğü edep buhranının ana kaynağının aslında aile ocağındaki yetersiz duygusal beslenme olduğuna dair uzun uzun konuşuruz. Anne ve babalardaki edep anlayışının yetersizliği, uygulamanın ihmali ve hayata meczetmenin acziyeti ile ortaya çıkan gençliğin nasılda sıkıntılı yetiştiğini görüyoruz. Gerçekten bu konuda kalıcı çalışmalar yapılmalı. Sivil toplum örgütleri, aile kurumları, bakanlıklar ellerini çabuk tutarak bir milletin geleceği olan genç neslin hem ruhi, hem ahlaki sağlığını korumak için gerekli tedbirleri almalıdır diyoruz.

Bu hepimizin insanlık adına en önemli vazifelerinden biridir.

YORUM YAPIN

haber yazılımı | Copyright © 2024